Sultan İkinci Abdülhamid'in İzinde Maslak-Yıldız Gezisi

Kategori: İstanbul Gezileri - Tarih: 20 Şubat 2017 15:17
Sultan İkinci Abdülhamid'in İzinde Maslak-Yıldız Gezisi

Bu hafta sonu Sultan 2. Abdülhamid’in izinde Maslak-Yıldız arasını gezmek, kendisiyle özdeşleşmiş mekânları yerinde görmek üzere yola koyulduk.

Maslak Kasrı’nda şehzadelik sürecini nasıl verimli geçirdiğini gördük, zarif hayatına yakından baktık. Yıldız Saray Müzesi’nde ise tarihe tanıklık ettik. Tarihçi rehberimiz ile çıktığımız tarih yolculuğunda o günleri yaşadık, dem bu dem, devran bu devran diyerek tertibi ilahiye boyun eğdik.

Gezimize Beşiktaş Meydanı’nda bizleri bekleyen nostaljik İETT otobüsüne binerek başladık. Hafif yağmurlu, biraz esintili İstanbul sabahında, meraklı ve bir o kadar ilgili kafilemizle Maslak Kasrı’nın yolunu tuttuk.

Şimdilerde yüksek binalarla anılan, baktıkça insanın başı dönen Maslak’ta ilerlerken 70’li yılların, artık klasikleşmiş şarkıları eşliğinde, tarihi ve tabii değerimiz Maslak Kasrı’na ulaştık.



2. ABDÜLHAMİD’İN 8 YIL YAŞADIĞI MASLAK KASRI UNUTULMASIN!
Maslak Kasrı, zannımca pek bilinmiyor; ancak 2. Abdülhamid’le özdeşleşen kültürel bir hazinemizdir. Eskiden ulaşım noktası anlamında ilgisizliğe mahkûm edilse de bugünlerde, bir nevi hayalet müzeye dönüştürülmüş. Akıllara da maalesef, ister istemez, unutulmaya mı terk ediliyor sorusunu getiriyor. Eskiden diğer kasır ve köşklerde olduğu gibi yemek yenilip, çay içilebilen kasrın kafesi kapatılmış. Selamlık Dairesi de Devlet Denetleme Kurumu’na tahsis edilmiş. Maalesef, kasrı hafta sonu gitmemize rağmen boş gördük. Oysa böylesi güzel bir günde yeşiller içerisinde 170 bin metrekarelik bir alanın, hem de her tarafı betonlaşmış bir konumdaki bu kasrın hınca hınç dolu olması, Osmanlı tarihine adını altın harflerle kazıyan bir sultanın, 8 yıl şehzadelik yaptığı bu alanın gezilmesi, görülmesi, tarihi öğrenme açısından merakını gidermesi gerekirdi.



Neyse, içerisinde bulunduğumuz Maslak Kasrı, 19. yüzyıl sonlarına kadar av bölgesi olarak biliniyor… İsmini bölgedeki su dağıtım merkezlerinden alıyor. Fatih ormanlarındaki bentlerde toplanan su, açık ve kapalı kanallarla en yüksek tepeye taşınıyor. Buradaki maslaklardan, semte su dağıtılıyordu. Günümüzde biri kapalı iki maslak varlığını koruyor.

Bunlardan ziyade bizim asıl gezi konumuz şehzade sarayı olan Maslak Kasırları… Yapılar, Osmanlı tarihi açısından çok önemli. 2. Abdülhamid, şehzadeliğini burada geçirmiş, tam 8 yıl burada çiftçilikten marangozluğa, ticarete kadar birçok alanla ilgilenmiş.

Kendisinden önce, çevrede ilk yapılaşma 2. Mahmut döneminde başlamış, 2. Abdülhamid ile yerleşim alanı olmuş. Kasırlardan günümüze Kasr-ı Hümayün, Mabeyn-i Hümayün, Limonluk Serası, Çadır Köşk, Ağalar Dairesi ve hamam kalmış.



KASRİ HÜMAYÜN’DA, 2. ABDÜLHAMİD’İN YAPTIĞI AYNA GÖRÜNÜMLÜ KAPI…
Yapılar topluluğu içerisinde ana yapı olarak karşımıza ilk çıkan haremi olan Kasri Hümayün. Geleneksel ve batı mimarisine sahip yapı, klasik Türk evi planıyla inşa edilmiş. Bodrum kat, zemin kat, birinci kat ve musandra katından oluşuyor. Uzun yıllar askeri hastane olarak kullanılmış. Bu yıllarda yatak odası kısmına bir duvar konularak ikiye bölünmüş. Yatak odası eşyaları ölçüsüne uymadığından, yatak odası karşı odada temsilen düzenlenmiş. Yine hastane döneminde kalorifer petekleri konulmuş. 1985’ten sonra bugünkü halini almış. Ön bahçeden 3 kat, arka bahçeden 4 kat görünüyor. Aslında kâgir bir yapı, dışarıdan ahşap gibi görünüyor. Zemin katta en dikkat çekeni 2. Abdülhamid’in tasarımı olan ayna görünümlü kapı. 180 derece dönebiliyor, ayna gibi görünüyor, ancak kapı işlevi görmüş. Yatak odası olarak düzenlenen odalar orijinal değil temsili olarak konulmuş. Hiç çivi kullanılmadan birbirine geçme usulü ile yapılan merdivenler ise aşağıdan tek kol olarak başlıyor, yukarıya doğru iki kol oluyor, hilal şeklini alıyor, üstteki avize ise yıldız olarak düşünülmüş. Bileştiklerinde hilal ve yıldız bir araya geliyor. Birçok eşya aslına uygun olarak yerine konulmuş, ancak 1876 yılında tahta geçişi için gelen Mithat ve Rüştü Paşalardan oluşan heyeti karşıladığı koltuklar holde orijinal haliyle sergileniyor. Rehberimiz tarihçi İbrahim Akkurt, burada, daha öncesinde hiç ziyaretçi kabul etmediğini ekliyor. Bu kabul sonucunda da Fransızcasıyla dikkat çekiyor, meşrutiyet şartını da kabul edince tahta oturuyor. Bu katta da şömineler, aynalar, tavan süslemeleri, kendi elleriyle yaptığı masa ve sandalyeler göz kamaştırıyor. Genel anlamda ise asalet ve güç kendini hissettiriyor. 2. Abdülhamid, sembol olarak Latince A ve H harflerini kullanıyormuş. Köşk, bu harflerin kazındığı şöminelerle ve mangallarla ısınmıyormuş. Diğer odasında ise orijinal çalışma masası dikkat çekiyor. Yine çalışma odasının duvarında keten üzerine gümüş telle işlenmiş tuğrası gözlerimizden kaçmadı. Yemek odasında orijinal perdeler, kendi tasarladığı sandalyelerde eski Türkçe ile ismini görmek mümkün. Kalem işi süslemelerin kullanıldığı oda tavanlarında; manzara, çiçek, meyve, kuş ve gül motifleri bulunuyor. Her birinin anlamı var, mutfakta meyve; çalışma odasında çiçek motifleri var. Holde ise tavanda manzara motifi var. Buraya dair ilginç bilgilerden biri de Avrupa’da tuvalet yokken burada harem içerisinde dahi bulunması.



Buradan hayranlıkla, rehberimizin ve kasrın rehberi Muammer bey’in ve kasrın amiri Berrin Hanımefendinin de bilgilendirmeleri eşliğinde şehzadelik döneminde çalışma odası olarak kullandığı Mebeyni Hümayün yani selamlığın yanından geçerek serasına doğru gidiyoruz. Geçiyoruz; çünkü içerisinde giremiyoruz, yukarıda da belirttiğimiz gibi burası Kamu Denetçiliği kurumuna tahsis edilmiş. Buralar mis kokular eşliğinde, insan seslerinin kuş seslerine karıştığı bir ortam iken buna ne gerek vardı, anlamak mümkün değil.

ŞEHZADE ABDÜLHAMİD’İN SERASI’NDAKİ LİMONLAR VE KIŞLIK GÜLLER…
Buranın hemen arkasında sera var. İçeri girer girmez bizleri muhteşem bir gül manzarası, yapay mağara ve keskin bir limon kokusu karşılıyor. 1876 yılında ekilen kamelyaları ve Türkiye’nin en yaşlı Sikas Ağacı da hayranlık uyandırıyor. Sıcacık seranın içerisinde bir de buz gibi mağara var. Burada kışın yetişen rengârenk güller hala gözlerimizin önünde canlanıyor.

Buradan çıkışta aşağı inerken dikkatimizi Manolya ağacı çekiyor. 2-3 ay sonra kim bilir ne güzel bir görünüme kavuşur diyerek, 2. Abdülhamid’in ne kadar ince ruhlu bir insan olduğunu düşünmeden edemiyoruz.



ASİL ATLARINI İZLEDİĞİ SEYİR TERASI…
Asil atlarını ve koyunlarını izlediği bir tür seyir terasını görüyoruz. Çadır köşkü denilen bu mekânda çok sevdiği sabah kahvesini içermiş. Sekizgen bir şekle sahip bu köşkün alt katında da bugün kullanılmayan kahve ocağı var.

Buranın yan tarafında yeşiller, baharda lalelerin açtığı bahçeden ilerleyerek Ağalar Dairesi’ne geliyoruz. Harem-i Hümayun’un bütün ihtiyaçlarını gören ağalar burada yaşamışlar. Binada kalan ağaların görevi kapıda nöbet tutmak, sabah akşam kapıları kilitlemekmiş. Yapının doğusunda ise orijinalliğini kaybetmemiş olan hamam bulunuyor. Sıcak ve soğuk bölme olarak iki bölümden oluşuyor, kapıları çüha kaplı, üzeri şişeli ve zemini Frenk mermeri.
1924’e kadar hanedan mensuplarının kullandığı Maslak Kasrı’nı bu şekilde tamamlıyor, 2. Abdülhamid’in saltanatı boyunca devleti yönettiği Yıldız Sarayı’na gitmek üzere tekrar nostaljik İETT otobüsüne biniyoruz.

OSMANLI DEVLETİ’NİN 4. YÖNETİM MERKEZİ: YILDIZ SARAYI
Yıldız Sarayına geldiğimizde rehberimiz hazırlıklıydı. Böylesine karışık ve ayrı dönemlerde yapılan yapılar bütününü anlatmak oldukça zordu. Bir de bu kültür gezisinin tarih ve 2. Abdülhamid boyutu vardı. Bu sebeple sarayı, geniş ifadesiyle koruyu, eline aldığı kroki üzerinden genel manada anlattı. Müzenin içerisinde ise daha çok 2. Abdülhamid ve dönemi gelişmelerini anlattı.  Sarayın yönetim yapıları Büyük Mabeyn köşkü, Şale Köşkü, Set köşkü, Çit kasrı, Limonluk Köşkü, Hünkar Dairesi, Cihannüma Köşkü, 3. Selim Çeşmesi, Hamit Havuzu, Marangozhane, Yıldız Tiyatro ve Opera Evi, Yıldız Saray Müzesi ve İmparatorluk Porselen Üretim Evi gibi başlıca yapıları kapsıyor. Bunların birçoğunu yakından göremedik. Tadilatlar nedeniyle giriş kısımları kapalıydı. Havuz tarafına geçemedik. Köşklerin bazılarına da Cumhurbaşkanlığı İstanbul Külliyesi olarak Cumhurbaşkanlığı makamına tahsis edildiğinden güvenlik nedeniyle giremedik. Bu sebeple Yıldız Sarayı Müzesi’ni gezdik. Ancak kütüphane, kiler, Silahhane önünde yapılar ve bahçe kısmındaki havuzlar hakkında genel bilgi aldık.

İSMİNİ, 3. SELİM’İN “YILDIZ” ADIYLA YAPTIRDIĞI KÖŞKTEN ALIYOR…
Yıldız Sarayı, 500 bin metrekarelik bir alanı kaplayan bir koru. 1. Ahmet Dönemi’nde padişahın hasbahçeleri arasında yer almış. 4. Murad döneminde de ilgi görmüş. 3. Selim’in annesi Mihrişah Valide sultan adına Yıldız adıyla yaptırdığı köşkü nedeniyle bu isimle anılıyor. Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde eklenen köşk ve kasırlarla genişleyen yapıya 2. Abdülhamid daha da bir önem vermiş. Yeni eklemelerle birlikte devletin 4. Sarayı olmuş. Eski saray, Topkapı, Dolmabahçe’den sonra devleti n 4. yönetim merkezi payesini almış. 



KÖŞKLER GÖZ KAMAŞTIRIYOR…
Yıldız Şale köşkü, 2. Abdülhamid’in ikametgâhı olarak kullandığı köşktü. 19. yüzyıl mimarisinin ilginç yapılarından biri. Yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içerisinde birbirinden ayrı zamanlarda yapılmış üç yapıdan oluşuyor. Birinci bölüm 1880’de yapılmış, 9 yıl sonra Sarkiz Balyan’a ek bina yaptırılarak köşk genişletilmiş, oda ve salon eklenmiş. Üçüncü yapısı ise merasim köşkü olarak bilinen kısım, 1898’de tamamlanmış İtalyan mimar Daranko yapmış. Devlet konuk evi olarak Alman Wilhem’e konaklamak üzere yapılmış. Köşk ahşap ve kagir yapı. Harem ve selamlık bölümlemesi görünmüyor. 3 kattan oluşuyor. Ahşap panjurları ile dış dünyaya açılıyor.

Malta köşkü, Sultan Abdülaziz döneminde Yıldız Sarayı’nı ayıran duvarın kuzeyinde Yıldız Parkı’nda yapılmış. Malta Kuşatması’na istinaden köşke “Malta” ismi verilmiş. Mithat Paşa’nın yargılanması bu köşkün arkasındaki bir çadırda yapılmış. Yıldız Sarayı Müzesi ise Abdülhamid’in marangozluk atölyesi olarak kullanılan bina, burası günümüzde saraydaki sanat eserlerinin sergilenmesinde kullanılıyor.

http://www.istanbultarih.com/haberprint/sultan-ikinci-abdulhamid-in-izinde-maslak-yildiz-gezisi-214.html