1909’dan 2009’a Tahttan İndirilişinin 100.Yılında II. Abdülhamid

Kategori: Etkinlikler - Tarih: 2 Ocak 2011 08:59
1909’dan 2009’a Tahttan İndirilişinin 100.Yılında II. Abdülhamid

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Topluluğumuz olarak organize ettiğimiz “1909’dan 2009’a Tahttan İndirilişinin 100.Yılında II.Abdülhamid” isimli konferansı 9 Aralık Çarşamba Günü 13:00 – 14:45 saatleri arasında Edebiyat Fakültesi Kurul Odasında coşkulu bir kalabalığın katılımı ile gerçekleştirdik.

Programımıza katılan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin çeşitli bölümlerinden Öğretim Üyeleri (Tarih, Felsefe, Sosyoloji, Bilgi-Belge Yönetimi, Türk Dili Edebiyatı, Arap Dili Edebiyatı, Fars Dili Edebiyatı vs.) Öğrenciler ve diğer Üniversitelerden gelen misafir öğrenciler 1,5 saat boyunca Fatih Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmed İpşirli ve İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mehmed Ali Beyhan’ın konuşmalarını takip etti.
 
Misafir olması hasebiyle ilk söz hakkı Prof. Dr. Mehmed İpşirli’ye verildi. “Fakültemizin Eskimeyen Hocası ve Hocaların Hocası” diye anons edilen Prof. Dr.Mehmed İpşirli II. Abdülhamid’in Hal fetvası üzerinde bilgi verdi. Prof. İpşirli II. Abdülhamid konusunda uzman olmadığını fakat hal’ fetvasının çalışma alanları içerisinde olduğundan bahsederek konuşmasına başladı.

Osmanlı padişahlarından 36 tanesinden 14’ünün hal’ edilerek tahttan indirildiğine değinen İpşirli, tarihi süreç içerisinde tahttan indirilen Osmanlı Padişahlarının hal’ fetvaları üzerinde durdu. Prof. Dr. İpşirli böylesine önemli bir konunun konferans konusu haline getirilmesinin önemli olduğuna vurgu yaptı. İpşirli Hoca konunun daha iyi anlaşılabilmesi için konferansa katılan katılımcılara hal’ fetvasının orijinal metni dağıttırarak, belge üzerinden konuyu anlattı.
Prof. Dr. Mehmed  İpşirli’nin Konuşmasından bazı başlıklar…
  • Tarih boyunca İslam Hukuku ile yönetilen devletlerde hükümdarın tahttan indirilmesi konusunda şeyhülislamlardan fetva alınmıştır.
  • II. Abdülhamid’in Hal’ fetvasını yazan Elmalılı Hamdi Yazır hayatının son anlarına kadar bunun pişmanlığı içerisinde olmuştur.
  • Said Paşa II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için mecliste oylama yapıldığında hilekarlık yapmıştır. Oylama yapılırken destek vermeyenleri tehdit yoluyla ikna etmiştir.
  • Hazırlanan hal’ fetvasında yer alan maddeler hukukun siyasallaşmasını gösteren mühim bir vesikadır.
Programımızın İkinci konuşmacısı olarak söz alan Prof. Dr. Mehmed Ali Beyhan sözlerine “ Böyle önemli bir olayın 100. yılında Belediyelerin, Üniversitelerin çeşitli kurum ve kuruluşlarının sessiz kaldığı bir zamanda Tarih Topluluğu’nu bu önemli programı tertip etmesinden dolayı tebrik ediyorum. Ben bu fakültede, bu salonda birçok programa iştirak ettim fakat bu salonun böyle dolduğunu ve katılımcıların böylesine iştahla ve coşkuyla dinlediği bir program görmedim.” diyerek başladı.

Prof. Dr. Mehmed Ali Beyhan, II. Abdülhamid dönemindeki jurnaller hakkında bilgi verdi. II. Abdülhamid’in hafiye teşkilatının bir bilgi toplama merkezi olduğunu, her devlette bu tip kurumlar olduğunu, II. Abdülhamid’in toplanan jurnaller vasıtasıyla dönemin şartlarında daha iyi adımlar attığını söyledi. Jurnalciliğin sanıldığının aksine birbirini çekemeyen kişilerin birbirlerinin ayağını kaydırmak için birbirlerini ispiyonlandığını ve ceza almasını sağlayan bir kurum olmadığını, devlet içerisinde ve devletin her coğrafyasında olup bitenlerden haberdar olunabilmesi için toplanan istihbarat raporları olduğunu belirtti.

Programa konuşmaların akabinde Tarih Topluluğu Yönetimi tarafından Konuşmacı Hocalar için  hazırlanan plaketlerin takdim edilmesiyle devam edildi. Plaketleri Tarih Topluluğu Yönetimi adına, Prof. Dr. Mehmed İpşirli’ye plaketini Tarih Topluluğu Başkanı İbrahim Akkurt, Prof. Dr. Mehmed Ali Beyhan’a ise plaketini Tarih Topluluğu Başkan Yardımcısı Cüneyt Tepe takdim etti.

Plaket takdiminin ardından program sunucusu Tarih Bölümü 3.sınıf öğrencisi Harun Korkmaz arkadaşımız bir noktaya dikkat çekerek “ Program hazırlanırken arkadaşlar suyun seçimine dikkat ederek özellikle Hamidiye sularından aldılar. Üstad Necip Fazıl der ki “ Sultan Abdülhamid’e küfür edenler bile susadıkları zaman onun İstanbul’a getittirdiği Hamidiye sularından içerler” sözleri salondan büyük alkış aldı.

Bir buçuk saat süren programımızın çıkışında Tarih Topluluğumuz bünyesinde hazırlanan  “ İstanbul Tarih Bülteni” isimli bültenimizin ilk sayısının dağıtımı ve yapılan ikram ile son buldu.
 
Sultan II. Abdülhamid’in Tahttan İndirilmesinin 100. yılı sebebiyle bizlerde Feylesof Rıza Tevfik’in sürgündeyken yazdığı ve ilk kez Musavat dergisinde “ Layemut Bir Şiir Abdülhamid'in Ruhaniyetinden İstimdad “ ismiyle yayınlanan bu şiirini ibret olması maksadıyla yayınlıyoruz. Bu manzumeyi olduğu gibi ilk defa Arap ve Latin Harfleriyle Tarih ve Toplum Dergisi Ağustos 1991’de yayınladı. Bizler de Latin harfleriyle yayınlıyoruz.
Rıza Tevfik II. Abdülhamid devrinde padişaha en sert muhalefet eden kişilerin başında gelmekteydi.  Feylesof Rıza Tevfik’i avukat Abdurrahman Şereflaç bu şiiri hangi gaye ile yazdığını tahkik için 1949 yılında hastanede hakim refakatinde sorguya çekmeye gitmiş ve büyük bir heyecan içinde yatağından doğrulan hasta adamdan şu ifadeyi almıştı;

“ - Ben bu şiiri, Türk milletine hakaret kastıyla değil, tamamiyle aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamid Han’a edilen iftiraları tesbit gayesi ile yazdım. 31 Mart vakasını  tertiplediği isnadı altında tahtından alaşağı edilen büyük hükümdar bu isnadla, sadece iftiraların değil, tertiplerin de en hainane hedef tutulmuştur. 31 Mart vakasını tertipleyen İttihatçılar ve bu iş için memur edilenler arasında bizzat ben vardım. 31 Mart olayını kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı Tarcan ile Rıza Tevfik idare etti. Hasta yatağımdan söylediğim bu sözlere Tarih kulağını kabartsın…”  

Abdülhamid'in Ruhaniyetinden İstimdad

Nerdesin, şevketli Sultan Hamid Han?!
Feryâdım varır mı bârigahına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına!
 
Tahkire yeltenip tâc-ü tahtını
Sınadı bu millet kara bahtını
Denedi sillenin nerm-ü sahtını
Rahmet Sultanım suz-ı âhına

Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek ey koca sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan.
Asrın en siyâsi pâdişâhına.

"Pâdişâh hem zâlim, hem deli" dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik,
Şeytan Ne dediyse biz "beli" dedik,
Çalıştık fitnenin intibâhına!.

Divâne sen değil, meğer bizmişiz.
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz
Sâde deli değil, edepsizmişiz!
Tükürdük atalar kıblegâhına...

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zina?
Yuh olsun bunların ham ervahına!

Bunlar halkı didik didik dittiler
Katliama kadar sürüp gittiler
Saçak öpmeyenler secde ettiler
Bir asi zabitin pis külâhına!
 
Bugün varsa yoksa …………………….
Şöhretine herkes fuzuli dellal !!!
Alem-i manada bak ta ibret al,
Uğursuz tal’in şu gümrahına
 
Haddi yok açlıkla derde girenin,
Sehpa-yı kazaya boyun verenin!
La’netle anılan cebabirenin,
Rahmet okundu bu en küstahına!
 
Millet davası fıska büründü!
Rida-yı diyanet yerde süründü!
Türkün ruhu zorla asi göründü,
Hem peygamberine , hem Allah’ına!

Çok kişiye şimdi vatan mezardır!
Herkesin beladan nasibi vardır!
Selametle eren pek bahtiyardır,
Bu şeb-i yeldanın şen siyahına

Sen hafiyelerle dem sürdün ancak
Bunlar her tarafa kurdu salıncak
Eli yüzü kanlı bir sürü alçak
Kement attı dehrin mihr-i mâhına

Bu itler nedense bana salmadı
Belâlı idi başım kimse almadı
Seyirden başka iş de kalmadı
Gurbet ellerin bu seyyahına.

Hoş oldu cilvesi bu hürriyetin
Tadı yok amma şu meşrutiyetin
Deccale zil çalan böyle milletin
Bundan başka çare yok ıslahına

Lakin sen sultanım Gavs-ı Ekbersin
Ahiretten bile himmet eylersin,
Çok çekti şu millet murâda ersin
Şefâat kıl şahım mededhahına.

Şair: Rıza Tevfik

http://www.istanbultarih.com/haberprint/1909-dan-2009-a-tahttan-indirilisinin-100-yilinda-ii--abdulhamid-153.html